Kolan Hospital

Hareket Bozuklukları Merkezi

Parkinson; beyinde 'dopamin' adı verilen maddenin eksikliği ile ortaya çıkan, kronik nörolojik bir hastalıktır. Yaşın ilerlemesiyle birlikte beyinde dopamin salgılayan hücrelerin azalması veya hasara uğraması sonucu ortaya çıkan bu hastalık, hareket bozukluklarına ve istem dışı hareketlere yol açar. Hastalık; ellerde ve ayaklarda titreme, hareketlerde yavaşlama, kaslarda sertlik ve yürüme güçlüğü ile ortaya çıkar.

Parkinson Tanısı Nasıl Konur?

Parkinson hastalığının tanısı klinik bulgularla konulmaktadır. Özellikle ileri yaşta hastalarda; vücudun bir tarafında daha ön planda olmak üzere, ellerde 'para sayar tarzda titreme, hareketlerde yavaşlama, kolların vücut salınımına iştirak etmemesi ve vücuda yapışık olarak yürünmesi, bakışlarda donuklaşma ve mimiklerde azalma ile birlikte 'maske yüz' diye ifade edilebilen yüz hali, küçük adımlarla ve öne eğilerek yürüme bu hastalığın başlangıç safhasında olunabileceğini düşündürür. Bu durumlarda kişi, bir nöroloji uzmanına başvurmalıdır.

Kimlerde Daha Sık Görülür?

Parkinson; bir ileri yaş hastalığı olup ortalama görülme yaşı 62-65 yaşlar arasındadır. Hastalığın görülme sıklığı ve bulguları da yaşa bağlı olarak göreceli olarak artar. Hastalığın ortaya çıkış yaşına da bağlı olarak; bulgular ne kadar genç yaşta ortaya çıkarsa, dopaminin üretimi de yıllar içerisinde giderek daha çok azalır ve hastalık, yaşı göreceli olarak genç hastalarda biraz daha hızlı ilerleyebilir. Ülkemizdeki Parkinson hastalarının sayısını gösteren ayrıntılı bir çalışma maalesef bulunmamaktadır. Yalnızca, 120 bin civarında Parkinson hastası bulunduğu tahmin edilmektedir.
Parkinson Hastalarının Yaşadığı Sosyal Problemler Nelerdir?
Hareketleri yavaşlatan Parkinson hastalığı, kişilerin önce işlerini, sonrasında da günlük aktivitelerini tek başlarına sağlıklı bir biçimde yürütmelerine engel olur. Bu nedenle hastalar; hastalığın ilk ve orta evrelerinde iş ve sosyal hayatlarından kopar, ileri evrelerde ise yaşamlarını başkalarından yardım alarak sürdürmek zorunda kalırlar. Bu sorunlar, zaten hareket yavaşlamasından ve titremeden muzdarip hastaların, moral olarak da olumsuz etkilenmesine ve çoğunun içe kapanmasına veya depresyona girmesine neden olabilir.

Ameliyat Nasıl Gerçekleştirilir?

Beyindeki tek bir hücrenin elektriksel aktivitesini dinleyebildiğimiz 'Mikroelektrod Kayıt ve Stimülasyon Tekniği' denilen yöntemde amacımız; hastalıktan sorumlu hücreleri ve etrafındaki anatomik oluşumların yerini bulmak. Bunun için de ameliyatı, hastayı uyanık tutarak konuşa konuşa yapıyoruz. Bu sayede hastanın tepkilerini ölçerek sorunlu bölgeye ulaşmamız kolaylaşıyor. Ameliyatın ilk 2-3 saatlik bölümünde hasta uyanık oluyor ve hastamızla karşılıklı yardımlaşıyoruz. 'Mikroelektrod Kayıt ve Stimülasyon Tekniği' bizi amacımıza ulaştırıyor. Bu işlem sayesinde beyinde seksen mikrondan daha az hata payıyla, hastalıktan sorumlu hücreleri ve etrafındaki anatomik oluşumların yerini buluyoruz ve hata payı olmaksızın doğru noktaya beyin pili elektrotlarını yerleştiriyoruz.

Beyin Pili Yöntemi Nasıl Uygulanıyor?

Beyin pili ameliyatlarında beynin içerisine tespit edilen bölgelere iki adet elektrot yerleştiriyoruz. Göğüste, cilt altına kalp pili gibi bir pil yerleştiriliyor ve cilt altından geçirilen uzatma bağlantıları ile elektrotlar pile bağlanıyor. Sistem tamamen kapalı olduğu için dışarıdan bu görünmüyor. Sadece göğüste cilt altında bir kabarıklık oluşuyor ve bu hissedilebiliyor. Daha sonra bilgisayar aracılığıyla hastaya iyi gelecek frekansları ve uyarı parametrelerini ayarlıyoruz. Ameliyattan sonraki 2-3 haftalık dönemde, hastalar sık sık gelip gidiyorlar. Biz, uygun optimum ayarları yaptıktan sonra hastamız normal yaşamına dönüyor.

Beyin Pili, Hastaların Hayatında Nasıl Bir Değişim Sağlıyor?

Ameliyat sonrasında hastalar, çarpıcı bir biçimde iyileşiyor ve normal yaşamlarına dönebiliyor. Bir başka deyişle, beyin piliyle hastalarımızı yeniden hayata bağlayabiliyoruz. İlaç tedavisine yeterli yanıt vermeyen, şiddetli titreme nöbetleri geçiren veya şiddetli yan etkileri nedeni ile ilaçtan eskisi gibi yarar göremeyen Parkinson hastalarında, beyin pili başarılı sonuçlar veriyor. Ancak ameliyata uygun olan ve operasyondan yarar görecek doğru hasta seçimi çok önemli. Böylelikle çatalını bile tutamayan, iğneye iplik geçiremeyen, yazı yazamayan hastalar ameliyat sonrasında gerekli pil ayarlamalarının yapılmasının ardından eski sağlıklı günlerine dönebiliyor.

Pil, Zamanı Geri Alıyor

Parkinsonlu hastalar, beyin pili takıldıktan sonra hastalığın başladığı ilk yıllarındaki hallerine dönüp normal hayatlarına kaldıkları yerden devam ediyor. Başka bir deyişle, beyin pili zamanı geri alıyor. Ameliyata girmeden önce kaşık bile tutamayan hasta, ameliyattan sonra özgürlüğüne kavuşmuş oluyor. Ayakkabısını bağlayamayan, gömleklerini ilikleyemeyen, yardımsız yaşayamayan, sosyal hayattan kopan hastalar, beyin pilinden sonra yeniden bağımsız yaşama, sosyal hayatlarını geri kazanma, hatta eski işlerini yeniden yapabilme şansı buluyor.

Microsite