Kronik Yorgunluk Sendromu

Kronik Yorgunluk Sendromu


KRONİK YORGUNLUK NEDİR?

Toplumun neredeyse yarısından fazlasında hissedilip yakınılan, hekimlerin çok sık karşılaştığı bir durumdur. İç hastalıkları polikliniğine başvuran hastaların yaklaşık %80’inde eşlik eden çeşitli şikayetlerle beraber ya da tek başına asıl yakınma olarak görülebilmektedir. Kronik yorgunluk sebebi ile hastanelere başvuran hastaların üçte ikisini orta yaşlı kadınlar oluşturmaktadır.

Strese bağlı yorgunluk olabildiği gibi, altta yatan tıbbi hastalığın belirtilerinden biri olarak da karşımıza çıkabilir. Kimi zaman, herhangi bir hastalığın erken dönemde tespitine olanak verebilen asıl semptom olabilmektedir.

Şeker hastalığı, şişmanlık ve buna bağlı kan şekerinin vücut dokuları tarafından kullanılabilirliğinde bozulma, erken diyabet aşamasında kan şekeri düzeylerindeki dalgalanmalar, hipoglisemik ataklar, B12 vitamini, folik asit ve demir eksikliğine bağlı ortaya çıkabilen kan sızlık, insülin direnci - kanser - kemik mineralizasyonunda bozulma-bağışıklık sisteminde yetersizlik v.s. ilişkilendirilen vitamin D eksikliği, tiroit hastalıkları, karaciğer hastalıkları, böbrek rahat sızlıkları, kalp - damar hastalıkları, düşük ya da yüksek tansiyon, kronik enfeksiyon hastalıkları, bağışıklık sistemi hastalıkları, özellikle fibromiyalji adını verdiğimiz kas - iskelet sistemi hastalıkları, uyku bozuklukları, stres, depresyon gibi nedenler, kronik yorgunluk sendromu, kansere bağlı yorgunluk gibi nedenler, yasal ve yasal olmayan çeşitli ilaç kullanımları, toksinlere  ve ağır metallere maruziyet, meslek hastalıkları gibi nedenler, uzun süren yorgunluk durumunda araştırılması gereken başlıca sorunları oluşturmaktadır.  

Halsizlik-yorgunluk yakınması 2-3 haftadan fazla sürüyor ise önemsenmelidir ve hastayı bütüncül değerlendiren bir iç hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Böylece  deneyimli bir iç hastalıkları koordinatörlüğünde tanı gecikmeleri önlenebilir, sebebe - kişiye  yönelik yönlendirme, tetkik, tedavi ile sağlıklı ve kaliteli yaşam olanağı oluşturulabilir.



KRONİK YORGUNLUK SENDROMU

Artan sayıda vakalar ile uzun süren yorgunluk nedenleri arasında önemli oranda yer alan, çağımızın hastalığı olmaktadır. 

Yorgunluk, kronik yorgunluk sendromunda olmazsa olmaz bir belirtidir. Sabah uyanıldığında var olan yorgunluk, yatak istirahati ile geçmez, yataktan kalkmayı güçleştirir, düşkünleştirici ve hastalık öncesi durumla kıyaslandığında ortalama günlük aktiviteyi en az %50 azaltan özelliktedir.

Kronik yorgunluk sendromunun diğer belirtileri:

  • Bozulmuş hafıza ya da konsantrasyon
  • Boğaz ağrısı
  • Kas ağrısı ya da kaslarda sertlik
  • Yeni gelişen baş ağrısı
  • Gezici eklem ağrıları
  • Dinlendirmeyen uyku
  • Egzersiz sonrası uzun süren yorgunluk
  • Karında şişkinlik, gaz, dışkılama alışkanlığında ishal ya da kabızlık şeklinde olabilen değişiklikler

Kronik yorgunluk sendromunun nedeni tam olarak belli değildir. Kalitesiz yaşam, sosyal ve mesleki performansta azalma ve istenmeyen birçok etkilerine karşın, kronik yorgunluk sendromu artmış ölüm oranı ile ilişkili değildir. 



KRONİK YORGUNLUK SENDROMU TANISI

Belirti ve ilişkili olabilecek hastalıklara yönelik detaylı bir sorgulama ve fizik muayene yapılır. Psikososyal nedenler psikiyatri tarafından değerlendirilmelidir. Eşlik eden tıbbi sorunları dışlamak için  laboratuvar tetkikleri istenir. Laboratuvar sonuçları genellikle normal bulunur.



KRONİK YORGUNLUK SENDROMU TEDAVİSİ

Düzenli egzersiz, dengeli beslenme, stersin azaltılması, sosyal çevre desteği, psikoterapi, özellikle kış aylarında hekim kontrolünde kullanılan multivitamin takviyelerini içermektedir. Kronik yorgunluk ile başedebilmek için alkol ve sigara kullanımından kaçınılmalıdır. Düzenli ve yeterli uyku almaya özen gösterilmelidir. B ve C vitamini, çinko, potasyum içeren besinler yorgunluk ile savaşta önemlidir. Sebze ve meyveler mevsiminde tüketilmeli, kimyasala maruziyet azaltılmalıdır. Özellikle tam buğday ekmeği, tahıllar, taze sebze meyve gibi rafine edilmemiş karbonhidratların tüketimi artırılmalıdır.

Günde en az 8-10 bardak su içilmeli, çay kahve tüketimi azaltılmalıdır. Gazlı içeceklerden, enerji içeceklerinden kaçınılmalıdır. Hipoglisemik ataklardan kaçınmak için ara öğünlü, glisemik indeksi düşük besinlerin yer aldığı beslenme alışkanlığı yerleştirilmelidir. Yüksek gerilim hatlarından uzak durmaya özen gösterilmelidir.  Düzenli aerobik egzersizler yapılmalıdır. Açık hava ve oksijenden yararlanılabilecek koşu, yürüyüş, bisiklet sürme, yüzme özellikle önerilebilir. Dans etme, yoga, pilates de uygun egzersizlere örneklerdir. Ancak, yüksek irtifada oksijen yoğunluğu azaldığından kayak yapmak yorgunluğu arttırabilen spor grubundadır. Egzersizler haftada en az 3 gün, günde en az 45 dakika olacak şekilde planlanmalıdır. İki egzersiz arasında bir günden fazla ara olmamalıdır. Spor yapmak stres yönetimine katkıda bulunan serotonin hormonu düzeylerinde artışa, aynı şekilde mutluluk hormonu olarak da nitelendirilen melatonin hormon düzeylerinde artışlara neden olmaktadır.