
Kanser Nedir?
Kanser, birçok insanın adını anmaktan bile çekindiği, yaşamı derinden etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. Bu hastalık yalnızca fizyolojik değil, aynı zamanda duygusal ve ruhsal düzeyde de bireyleri etkileyerek davranışsal değişimlere yol açabilir.
Kanser, bazı hücrelerin kontrolsüz ve düzensiz biçimde çoğalmasıyla başlar. Bu hücreler birikerek tümörleri oluşturur. Tümörler ikiye ayrılır: İyi huylu (yayılmayan) ve kötü huylu (vücudun farklı bölgelerine yayılabilen) tümörler.
“Kanser beni dizlerimin üzerine çökertmedi, ayağa kaldırdı.” – Michael Douglas
Kanserin Psikolojik Etkileri ve sonuçları
Kanser, bireyin yaşam kalitesini ciddi oranda etkileyebilir. Bu süreçte kişinin önceki psikolojik durumu da oldukça önemlidir. Örneğin, geçmişte depresyon tanısı almış bir birey kansere yakalandığında daha karamsar bir duygulanım yaşayabilir. Hastalığı algılama biçimi, bireyin sosyodemografik özelliklerine göre farklılık gösterebilir. Erken yaşta kanserle karşılaşan genç bir birey, gerçekleştiremediği hayalleri için yas tutarken, ilgi görmeye başlayan bir hasta kendisini daha çok sevildiğini düşünebilir. Hastalığın ilk dönemlerinde birey hastalığını inkâr edebilir, tedaviden kaçabilir ya da öfke, umutsuzluk ve depresyon gibi tepkiler geliştirebilir.
Fiziksel değişim, hastalığın kaçınılmaz bir parçasıdır. Kemoterapiye bağlı saç dökülmesi ya da meme kanseri sonrası yaşanan bedensel değişiklikler, bireyin beden imajını zedeleyebilir. Bu durum hastayı kendi bedenine yabancılaştırabilir, sosyal izolasyona neden olabilir. Psikolojik sağlamlılık zayıflayabilir, birey kendini yalnız ve güçsüz hissedebilir.
Bazı hastalar, ‘Neden ben?’ sorusuyla başa çıkmakta zorlanabilir. Umutsuzluk, ağrı ve çaresizlik hissi bireyin yaşam gücünü olumsuz etkileyebilir.
Hastalığın Psikolojik Tedavisi
Psikolojik destek, fiziksel tedaviyi tamamlayan önemli bir süreçtir. Bu süreçte ilk adım, hastalığın kabullenilmesi ve uyumun sağlanmasıdır. Aksi halde hastalık travmatik bir yaşantıya dönüşebilir. Moralin yüksek olması elbette önemlidir; ancak kişi kendini sürekli iyi hissetmeye zorladığında, bu da ayrı bir stres kaynağına dönüşebilir.
Tedavi sürecinde, hastaya bilgi net ve sade bir şekilde aktarılmalıdır. Gerçeği bilmek, hem hastanın hakkı hem de psikolojik hazırlığı açısından gereklidir. Eğer hasta, umudunu kaybetmişse yeniden inanç kazandırmak ve baş etme becerileri geliştirmesine destek olmak gerekir.
Psikolojik tedavide, doktorlardan aile bireylerine kadar herkesin destekleyici bir tutum sergilemesi önemlidir. Hastanın da bu sürece aktif katılım göstermesi, tedaviye direnç göstermemesi ve kaygı yerine daha işlevsel düşünceler geliştirmesi beklenir.
Kaynak
Bahar, A. (2007). Kanser Hastalarına Psikososyal Yaklaşım, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 10(1), 105-110.
Kanserle Mücadelede Aile ve Sosyal Destek Unsurları
Kanser tedavisi yalnızca tıbbi müdahalelerle sınırlı değildir. Bireyin çevresiyle olan ilişkileri, moral gücünü belirleyen temel faktörlerden biridir. Aile bireylerinin ve yakın arkadaşların hastaya koşulsuz destek vermesi, hem hastalıkla başa çıkma sürecinde hem de tedaviye uyumda pozitif etkiler yaratır.
Aynı şekilde, hasta yakınlarının da psikolojik destek alması, onların tükenmişlik sendromuna karşı korunmasına yardımcı olur. “Ben güçlü olmalıyım” düşüncesiyle duygularını bastıran yakınlar zamanla zorlanabilir. Bu nedenle, duyguların ifade edilmesine imkân tanıyan destek grupları ve psikoterapi seçenekleri hem hasta hem de yakınları için çok değerlidir.
Mindfulness ve Meditasyon Gibi Yöntemler Neden Önemlidir?
Modern psikoonkoloji yaklaşımlarında farkındalık temelli stres azaltma (mindfulness), meditasyon ve nefes egzersizleri gibi teknikler, kanser hastalarının kaygı ve stres düzeylerini azaltmakta oldukça etkilidir. Bu uygulamalar, kişilerin “şu an”da kalmasına ve zihinsel olarak rahatlamasına olanak sağlar.
Ayrıca olumlu düşünme alışkanlığı geliştirmek, şükretmeyi öğrenmek ve küçük şeylerden keyif almayı yeniden keşfetmek, tedavi sürecini daha dayanılır hale getirir. Ruhsal dayanıklılığı artıran bu yöntemler, tıbbi tedavinin tamamlayıcısı olarak görülmelidir.
Hastalığı Yeniden Tanımlamak: Güçlü Yanları Keşfetmek
Birçok kanser hastası, hastalık sürecinde kendini yeniden keşfettiğini ve hayatına yeni bir anlam kattığını ifade eder. Bu durum “post-travmatik büyüme” olarak tanımlanır. Birey, hastalıkla mücadelesinde kendi güçlü yönlerini fark eder; hayatı daha anlamlı yaşar ve değerlerini yeniden gözden geçirir.
Kanser, bireyin kırılganlıklarını gösterdiği kadar; içindeki mücadele gücünü de açığa çıkarabilir. Bunu fark eden kişi, tedavi sürecine daha bilinçli ve aktif bir şekilde katılır. Bazı hastalar bu süreçte topluma faydalı olmak adına gönüllülük faaliyetlerine katılır, deneyimlerini paylaşır ve başka hastalara umut olur.
Sen Güçlüsün ve Yalnız Değilsin
Kanser, sadece tıbbi değil, bütünsel bir mücadele gerektirir. Bu mücadelede psikolojik dayanıklılık, sosyal destek, bilinçli farkındalık ve güçlü bir inanç sistemi büyük rol oynar. Kendinizi yorgun, tükenmiş veya çaresiz hissettiğinizde, unutmayın: Bu yolda yalnız yürümüyorsunuz.
Destek aldığınız her an, attığınız her küçük adım, yaşamınıza değer katar. Kanserin karşısında dimdik durmak, yalnızca bedeninizle değil, kalbinizle ve zihninizle de mümkün. Çünkü kanser değil, siz güçlüsünüz.
Uzm. Psk. Neşe SARICALI
Psikoloji