Obezite Cerrahisi, aşırı kilonun tedavisi amacıyla uygulanan bir takım ameliyatları içerir. Bunlar temelde sindirim sisteminde bir takım değişiklikler yapılan ameliyatlardır. Günümüzde tümü laparoskopik, yani kapalı yöntemlerle gerçekleştirilebilmektedir.
Obezitenin en önemli nedeni aşırı kalori alımına yol açan fazla gıda tüketimidir. Vücutta belli bir oranın üzerinde yağ biriktiğinde, metabolizma tamamen sarsılır ve doyma noktası giderek yükselir.
Obezite cerrahisi kapsamına giren operasyonlarda biz temelde iki işlem yaparız. Bunlardan biri, mide hacmini küçültmektir. Normalde 1-1.5 litre alan bir mideyi 100 ml alır hale getirdiğinizde, hastanın çok küçük miktarlarda gıdayla doymasını sağlarsınız. İşte obezite cerrahisinin diğer metodlara üstünlüğünü sağlayan da bu doyma hissidir. Çünkü, ister diyet olarak adlandırın, ister sağlıklı beslenme, hastaya önerilen tüm metodlar açlık ve doymama hissi yüzünden başarısız olmaya mahkumdur.
Yaptığımız diğer işlem ise, bazı ameliyat türlerinde, mide ile ince barsak arasında yeni bir geçiş oluşturarak, gıdaların sindirildiği barsak uzunluğunu kısaltmaktır. Burada herhangi bir barsak bölümü çıkarılmaz, sadece mideden gelen gıdaların, ince barsağın 1.5-2. Metresine bağlanmasıyla emilimi azaltılır.
Birinci grubun en sık uyguladığımız ameliyatı laparoskopik sleeve gastrektomi ameliyatıdır. Daha çok tüp mide olarak bilinir. Burada mideye herhangi bir aparat veya tüp takılmamaktadır. Midenin geniş bölümü, % 85’lik bir kısmı kesilerek çıkarılır. Geride kalan mide ince bir tüpe benzediği için ameliyata tüp mide denmektedir.
Diğer grubun, yani emilim azaltıcı grubun en bilinen ameliyatı ise gastrik bypasstır. Bu ameliyatta mide küçültülür. Küçük mide cebi ince barsağın alt seviyesine birleştirilir. Bundan amaç gıdaların, yağ ve kalori içeriğinin bir kısmının emilmeden atılmasını sağlamaktır.
Bu grup ameliyat, şeker, tansiyon, kolesterol yüksekliği gibi obeziteye bağlı metabolik hastalıklar üzerinde en güçlü etkiye sahiptir. Diğerlerindeki gibi zayıflamayı beklemeden kan şekeri düzene girer, tansiyon düşer ve kandaki yağ düzeyleri normal seviyelerine geriler. Kan şekeri 450 civarında seyreden, diyabetik ayak, böbrek problemleri ve oluşmuş hastalarımızın ameliyattan sonra insulin ve tansiyon ilaçlarını kullanmayı bırakmaları sıkça gördüğümüz tablolardandır.
Günümüzde teknolojideki gelişmeler sayesinde tüm bu ameliyatlar karın açılmadan, sadece 4-5 adet en büyüğü 1 cm kesilerden gerçekleştirilebilmektedir. Bu sayede hastaların ameliyat sonrası konforu çok artmıştır. Bu sayede hastalarımız en fazla 5-7 gün içerisinde normal hayatına dönebilmektedir.